12 Mart 2010 Cuma

Alice Burjuva Oldu!


Aylarca filmin izini sürdüm. "Off daha çok var", "Bir ay kaldı!", " Az kaldı yahu son 15 gün:)" derken bugün itibariyle filmi izleme şerefine nail oldum efenim. İlk 3D deneyimimin bu filme denk gelmesi heyecan katsayımı katladı da katladı. Üç arkadaş biletlerimizi aldık. Salona girdik. Fuaye görevlisi arkadaş derince bir kutunun başında durmuş, bir elinde de dezenfektan ıslak mendille izleyicileri salona almaya başladı. Hepimize 3D gözlüklerimizi ve ıslak mendillerimizi verdi. Yerlerimize yerleştik. Arkadaşlardan birisi gözlük dezenfektesi ile o kadar meşgul oldu ki Ayşe Teyze yanında halt etsin! Gözlükleri inceledikten sonra, takarak birbirimize baktık. Gerçekten biçimsizler ve gerçekten komiğiz. Anı ölümsüzleştirmek adına birkaç kare fotoğraf çekinme ısrarlarım, vurdumduymazlıkla geri çevrildi. Artık dış dünyayla tüm ilişkimi koparıp koltuğa gömülme vaktiydi. Solumda oturan arkadaşın dikkat dağıtma çabalarına ve sürekli anneannem gibi yorum yaparak benimle dialoğa girme denemelerine rağmen kayıpsız olarak filmi bitirebildim.
3D dedikleri benim inatla "tiridi" dediğim olay son teknolojinin alamet-i farikası bir yenilik. Kuşlar sağınızdan solunuzdan uçuyor, çiçek olsun böcek olsun sanki hep burnunuzun dibindeymiş gibi vs... Bu denli giydirmiş olsamda "tiridi" şayet güzel kullanılırsa oldukça başarılı olur kanısındayım. Ama Alice In Wonderland'de olduğu gibi gereksiz yere kullanılırsa sadece baş ağrıtıyor, göz yoruyor!
Film başlıyor. Heyecan dorukta:)10-15 dakika geçtikten sonra hoooop Alice tam 13 yaş büyüyor! Şahane bir hatun oluyor! Kitabı tarıyorum, çizgi filmini tarıyorum zihnimde hayır yahu bu kızın küçük bir kız çocuğu olması lazım! Derken bunun bir Burton yorumu olduğuna kanaat getiriyor ve filmde ki bu ayrıntıyı nasıl atladığıma şaşıyorum. Bu serüven Alice'in 13 yıl sonra tekrar harikalar diyarına dönmesini konu ediniyor. Alice deliğe düşene kadar herşey yolunda gidiyor! Alice'in müstakbel kayınvalidesi ile olan dialoğu dudak uçuklatıyor! Kadın embesil oğlu ile başgöz etmeye çalıştığı Alice'i bir kenara çekiyor! Şişinerek bir öbek laf ediyor. Ardından soruyor;
"Alice, neden korkuyorum biliyor musun?"
Alice cevap veriyor.
"Aristokrasinin çökmesinden mi?"
Alice'in cevabı bomba etkisi yaratıyor. Çünkü gümbür gümbür eleştirmeye geliyorum diyor. İzleyiciye bir ışık yakıyor. Alice embesil çocukla evlenmeyi de kabul etmiyor dolayısı ile... Alice oldukça marjinal bir profil çiziyor filmin ilk çeyreğinde. Sonrası bilinenden çok farklı değil! Alice beyaz tavşanı takip ediyor. Dehlizden içeri yuvarlanıyor." Drink me" içiyor küçülüyor. "Eat me" yiyor büyüyor. Bir şekilde kapıdan içeri giriyor. Macera başlıyor! Alice 13 yıl sonra rahmetli babasının hayrına gelmiyor tabii ki harikalar diyarına! Bir görevi var Alice'in! Canavar'ı öldürmek! Bu canavarda yuvasında falan değil elbette! Harikalar diyarının takviminde "muhteşem gün" diye tabir ettikleri kızıl ve beyaz kraliçenin çarpışması gereken günde ortaya çıkıyor bu canavar! Tek ölüm şekli var o da vorpal kılıcıyla başının uçurulması!
Konuya daha fazla dalmak istemiyorum işin aslı! İzlenince görülecektir zaten!
Ama takıldığım birçok nokta var! Alice kendi kulvarında bir numaradır! Onun hikayesi bir rüyadan ziyade bir trans halinden beslenir. Sırtını öylesine psychedelic etmenlere dayar ki yaratılan bu dünya bizi içine alır. Gerçekliği sorgulamak şöyle dursun, bu paranoyak dünyanın gerçek olmasını ve birgün o dünyanın kapısından küçülerek girebilmeyi dileriz. Harikalar diyarı karakterleri bildiğimiz karakterlere benzemez. Hepsi gel-git akıllıdır. Hiçbiri ne tam iyidir ne tam kötü! Bizde yaratılan bu tekinsiz hissiyatı severiz! Harikalar diyarı o bitmek bilmeyen çay faslıyla gariptir! Bu elverişli malzeme Burton'ın gotik tarzı ile bütünleşince ortaya müthiş bir fantazya çıkması beklenirken ne yazık ki sonuç "yüksek beklentinin hazin sonudur"!
Şunu belirtmek gerekir ki film kesinlikle kötü bir film değil! Ama dediğim gibi beklentilerinizi dizginleyerek gidin derim ben!
Burton hikaye bütünlüğüne o kadar yoğunlaşmış ki karakter derinliklerini sallamış! Öyle ki o asi kız Alice filmin sonunda tüccar olmaya karar veriyor! Babasının hayalini yerine getirecek ya! Gördüğüm en tutarsız finallerden birini izledim. Kötü bir final değildi ama bu deli filmi böyle bitirilmemeliydi! İşin pis tarafı final oldukça ucu acıktı ve bir sonraki filme göz kırpıyor gibiydi! Bunu farkedince soğuk soğuk terlemeye başladık zira harikalar diyarı tecimsel bir organizasyona alet olmamalıydı! Harikalar diyarı bizim gibi deliler ve deli karakterleriyle dokunulmadan anılarımızda taze kalmalıydı!
Kostüm, makyaj ve efektler her Burton filminde olduğu gibi takdire şayandı. Oyunculuklara söyleyecek tek kelimem yok! Harikaydı! Helena Bonham Carter ve Anne Hathaway kardeş-kraliçe rollerinde döktürdüler. Johnny Depp vasattı! Belki de Depp'in çok iyi performanslarını bildiğimizden "Şapkacı" bizi kesmemiş olabilir. Tırtıl Absolum ve Cheshire kedisi en merakla beklediklerimdi! Mavi tırtıl harikaydı! Favorim ise march hare idi! Hele mutfakta kendinden geçmiş bir halde önüne gelenin kafasına elindekileri fırlatması geleceğimin onda olduğunu gösterdi! "Al sana tuzz" " Al sana çorbaaa"....
Film sonlara doğru tüm etkileyiciliğini kaybetti! Yanlış final filmi bitirdi ne yazık ki! Sen tüm kuralları altüst ederek Hamish'i reddet! Korse takma, çorap giyme! Merak et! Sorgula! Huzursuz ol! Farklı ol! (sana diyorum Alice!) Sonra Çin'le ticaret yapmaya kalkış!
Tweedle Dee ve Dum'ın söylenmeye başladığını duyar gibiyim
- Abi Alice burjuva oldu diyolar!