12 Mayıs 2013 Pazar

Orospu İstanbul


Geniş kalçalarını yana devirip
Parmağınla gel dediğinde anlamalıydım seni
Şehvetten buruşmuş, kullanılmaktan eskimiş dudaklarına
İnatla sürdüğün boya
Hala çekiciydi oysa...
Bir orospu kadar ateşli ama bir o kadar da çirkinsin İstanbul!
Kocaman ağzını açıp tüm hayallerimizi yedin
Ben kuruşlarımı sayarken, sen kahkahalar attın
İç ettin umutlarımı...
Bu dört mevsim giyindiğin kış güneşi,
Örtündüğün bu yeşil,
Yıllandırdığın bu mermer gizleyemiyor artık çirkinliğini
Geldiğim bir yer vardı cazibene kanmadan önce
Artık beni beklemiyormuş, öğrendim.
Şimdi yapayalnızım koynunda...
Ben erkekliğimi kapıya asıp odaya girdim
Sen kadınlığını soyunup beni hallettin İstanbul!
Ne bir beklentim var senden ne de bir inancım
Ancak benden kalanları saklayacağım!
Elbet biri uyanır,
Elbet bir gün düşer o kirli peçen
Ve o gün karanlığın gün yüzüne çıktığında
Acıdır ki ben artık burada olmayacağım!
Seninle yaşayarak seni terk ediyorum İstanbul!
Rakı kadehlerinin dibinde ararken seni,
Ensemden tutup hayata fırlattın beni
Hayat bomboş!
Maskeli insanların ortak kaderi
Yatıştıramadığı gibi beni,
Kanattı yüreğimi, içimi...
Boşaltıp şişelerden, asfalta akıttı beni!
Son sigaraları sayıyorum İstanbul!
Güneş batarken yedi tepenin ardına
Sanki bir ben varım hırpalanacak ortada.
Yansıtıyor ışıklarını pencereler
Gerilmiyor önlerine perdeler
Ve bir gün daha bitiyor çıplak...
Bir gün daha gidiyor arkandan!
İstanbulca aldatıyorsun herkesi
On kocalı, koca memeli...
Yıpranmış bir izmarit bakıyor ardımdan 
Demiyor ki uzaklaş buradan
Demiyor akarken kelimeler kağıda 
Her kelime unutulur yazdıklarından...
Bir an geliyor, silkiniyorsun
Sıyrılıp örtülerinden
Bir ışık görüyorsun
Sönüyor hemen!
Demiyor sana İstanbul bir hayal!
Ve bir kaç damla yaşı yastık altına saklayıp 
Yas tutuyorsun
Bir dost semada eli havada bekliyor!
Sen belki diyorsun ama o demiyor!
Ufuk çizgisinde yiten bir vapurun silik sireniyle
Bir gün daha bitiyor!
Ve İstanbul, sen ölüyorsun!

M.Ş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder