4 Mayıs 2011 Çarşamba

Gülümse...


"Nedir bize geçmişi özleten? Yaşadığımız zamanın tadının kaçması mı? Geçmişin daha tatlı olması mı? Yani, küçük parçalar halinde zihnimizde aniden uyanan, beliriveren anı parçaları, yıllar önce yaşanmış o anı tekrar canlandırıyor en sıkkın anımızda! Ve bu parçalar bir yandan geçmiş zamanın hüznüyle ruhu sararken, diğer taraftan o anı yaşadığın zamanki mutluluğu anımsatıyor. Daha doğru bir ifadeyle an'lar sana geçmiş ve gelecek arasındaki mutlu-mutsuz ikilemini eş zamanlı yaşatıyor." Diye yazıp bir yere kaydetmiştim aylar önce...
Sezen Aksu'nun "Gülümse" albümünü bilirsiniz. Hani Sezen, albüm kapağında kızıl, küt saçlarıyla poz verir objektife ama yüzü gülmez hatta tatlı bir hüzün vardır bakışlarında işte o albüm geçti elime. Sezen Aksu'ya özel bir merakım yok ama o albüme aşinayım. Şarkılar arasında gezinirken "tutsak" şarkısına takıldım. Dinleyene kadar şarkının ne melodisini ne sözlerini hatırlıyordum oysa. Ama ilk 5 saniyede şarkıyı hemen hatırladım. Ve işte yukarıda karaladığım paragrafı an be an yaşadım! Sanki alnımdan yukarı parlak ışıklı bir lotus çiçeği yükseldi. Yavaş yavaş yaprakları büyüdü ve şimşekler çaktırarak beni açılan boyut kapısından içeri çekti. İşte yaşadığım o "an" beni yine zaman tüneline çıkardı.İçimde geçmişin gerçekten geçmiş olduğunu farkettiğimde yaşadığım acı, boğazımdaki birkaç düğüm ve o anın hayalinin yaşattığı mutluluk hepsi aynı anda yüreğime nüfuz etti.
Halamla dinlerdik bu albümü... Babaannemlerin evinde üstü pikaplı büyük bir müzik seti vardı. Bu müzik setinin altında camlı bir bölüm ve bu bölümün içinde de kasetler olurdu. "Gülümse" bu kasetlerden biriydi. Sonra aklıma halamın yeşil suzuki marka arabası geldi. O arabayla o kadar çok yere gitmiştik ki... Halam çok ilginç bir kadındır. Hayattan nasıl zevk alması gerektiğini, onun tadını nasıl çıkarmak gerektiğini öyle iyi bilir ki! Her konuda çok ince bir zevki vardır. Çok başarılı bir kılavuzdur. Mesela hiç unutmam ilk sevgilimi ona söylemiştim. Gözleri parlamıştı. 15 dk. sonra onları annemle mutfakta sohbet ederken yakalamıştım. Halam anneme sesi titreyerek -Mert büyüyor artık demişti! Şimdi hatırlayınca öyle garip geliyor ki:) Halamın arabası onlarca peluş oyuncakla doluydu. Hatta arka koltuğuna 3 kişi oturabilmek için oyuncakları bagaja almak gerekirdi. o arabayla birgün beni İzmir Karataş Lisesi'nin arka sokaklarında, yamaçta bir dükkana götürmüştü! Annemde vardı hatta! O dükkan eğer hala yerindeyse, İstanbul'un sosyetik-entelektüelleri orayı iyi bir vintage mağaza olarak değerlendirirlerdi buna eminim. Mesela o mağazadaki yoğun rutubet kokusu hala burnumda! Orada eski plaklar ve kasetler vardı. Sanırım "Gülümse" de onların arasındaydı. Gün düşmeye başladığında arabaya atlayıp evin yolunu tutmuştuk. İzmir'in ılık kış gecelerinden birisiydi... Güzelyalı sokakları ıslaktı! Ben camı aralayıp körfezi kokluyordum. Bir yandan da şarkılar söylüyorduk. O an öyle mutluydum ki...!
Şarkı bitti. Lotus motus kalmamıştı ortada. Ben İstanbul'da yeni bir yaşamın göbeğindeydim. Hayallerden dönüşüm hep böyle yıkıcı oluyordu ama yaşadığım anın realitesini kabul etmek zorundaydım.
Hem salim kafayla düşünüldüğünde geçmişi özlemek o kadar da üzücü değildi. Sonuçta herşeyden önce geçmişe baktığında özleyecek şeylerin vardı. Ya onlarda olmasaydı? Ayrıca o sokaklar, o körfez hala oradaydı. Sevdiklerim hala hayattaydı. Ve herşeyden önce bir hayat arkadaşım vardı geçmişimi hediye edebileceğim! E dahası neydi? Tek yapılacak şey an'ları anı yapmak için geri dönmekti! Peki durmak niyeydi ? Şimdi sakin ol ve "gülümse... bulutlar gitsin"