30 Ağustos 2014 Cumartesi

Sıkıldıysan, değiştir...



Günün son ışığını gördüm...
Batmadan güneş, göz kırpan son huzmeyi...
Önce ezan sesi yankılandı, sonra sofra telaşlarında hatıradım çocukluğumu.
Masumiyeti özlüyorum.
Gürültüden, kalabalıktan uzak geceleri...
Ve annemin "herşey yolunda" diye bakan sıcak gözlerini...
Tepeleri sararken gölgeler, anımsıyorum ilk gençliğimi...
Misafirin zul gelmediği yılları ve tükenmez bir şevkle taşınan ince belli çay bardaklarını...
Gece yarısı geç gelirdi...
Karne heyecanı vardı, bir de ütülü beyaz gömlekler...
Tencereler dolu ve sıcaktı...
Hiç bitmeyecek gibi gelirdi o günler...

Sonra yollara düştüm...
Görmeye başladım hayatın keskin dönemeçlerini.
Savrulmaya direndim.
Yol ayrımları gördüm, kanlı kavşakları da...
Panayırlara girdim, hayvanat bahçelerini gezdim...
Öyle garip hayvanlarla tanıştım ki vahşetine inanamadım gördüklerimin.

Şimdi mevsimler kesik kesik...
Kıvrımları buz kesmiş kuru yaprakların,
Çamur ve izmarite bulanmış sokaklar,
Cumbalı evler nostalji mahremini örtünmüş üzerine
Ve her biri var olmamış bir gerçekliğin ellerine uzanıyor.
Değişim değişmekten korkuyor,
Naftalin kokuyor güneş.
Işığından ürküyor sokak lambaları.
Ucu açık bir sona sarıyor filmler.
Tekerrür ediyor hisler.
Boşa düşmüş bir plağın eski cızırtısı saklıyor "şerefe" seslerini
Göz yaşları birikiyor kalbin odalarında
Taşıyor odalardan dalgalar ve sürüklüyor yol ayrımlarına...

"Sıkıldıysan, değiştir" diyor bir ses.
"Değişmek, karar vermektir" diyorum.
Aniden aydınlanıyorum sonra memnuniyetsizliğime...
"Daha ne kadar kötü olabilir ki?" diyorum.

Bir sayfaya karalayıp heceleri, ucunu yakıp, semaya salıyorum.
Geçmişi fosfora boyayıp, paslı kasnaklara geriyorum
Külleri uçuşurken ardından değişimin,
Yeni bir gelecek yazıyorum....