18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kayıp Şarkılar Vol.1: (Göksel -Yollar)


Yazın getirdiği evde oturma mecburiyeti ve sezonun kapanmasından mütevellit açılan bolca vakit sayesinde daimi hobim olan didik didik müzik araştırmalarında bir keşfimi paylaşmayı borç bilirim. Şöyle bir girizgâh yapmak gerekirse şayet;
Yıl 97... Ben daha 8 yaşındayım... Müziğe olan yoğun ilgim kendini saatlerce teyp ve kasetler arasında yuvarlanmak, müzik dinlemek, ses kaydetmek, şarkı söylemek, kaydetmek bi daha kaydetmek, radyo programı denemeleri yapmak olarak kendini dışarı vurduysada, evde o yaşlarda özenle büyüttüğüm g*tümü şimdilerde eritmek için binbir takla atmama sebebiyet verdi. Velhasıl kelam (kendi cümlemden sıkıldım tey tey)Günün diğer yarısını beyaz camda yeni peyda olan müzik kanallarını ezbere almakla geçiriyordum. Derken ekranda kızıl saçlı efendime söyleyeyim şehlalığı alenen belli olan ve köpükler içinde debelenen "sabıır sabıır" diye garip bir şarkı söyleyen bir kız beliriverdi. Şarkı çıkar çıkmaz Top10, Top20 vb listelerde bomba etkisi yarattı. O dönemin çok dışında, şimdiki birikim, araştırma ve gözlemimle bir yerleştirme yapmak gerekirse eğer zamanının ötesinde diyebileceğimiz bir parçaydı. Radyoda, TV'de, sokaklarda, dükkanlarda "sabır, sabır ya sabır"...
Yıl 97 yılıydı ve 2000'e 3 yıl vardı. Hande Yener'in "Senden İbaret" albümünden çıkacak olan "Yalanın Batsın" şarkısı öyle bir kapatacaktı ki 90'ları, bu kırılma noktası ile türk müziğine inme gibi inen bu etki geride kalan tüm eserlere naftalin tozu serpecekti. Fakat kanımca önemli olan benim bu yazıyı yazma sebebim olan albümün hiç de diğerleri gibi naftalin kokmamasıydı. Hoş zaten naftalin kokmak benim nazarımda kötü birşey de değildi tam aksine başka bir lezzetti.
Derken 2. klip ile ekrana mıhlandığımı çok iyi hatırlıyorum. Yani "Uzun Uzun Yollar" ile... Salonun ortasındayım. Ekranla aramda taş çatlasın yarım metre var. Etrafımda kasetler, önümde teyp ve kızıl saçlı kadın o güzel saçları savurarak, yeşili yara yara dağlara doğru yürüyor. Ama ne şarkı söylüyor; yandım derdinle yar of aman yar, beni ele güne mahçup etme, beni boynu bükük geri gönderme" diyor. Şarkı, türkü normlarında aslında ve ben o dönem THM ve TSM'ye acaip tepkiliyim.(hoş, sonra ağzımın payını aldım)Şarkıya ölüp bitiyorum ama. Sabır falan solda sıfır kalıyor. O klibi yakalayabilmek için ekran önünden ayrılamaz oluyorum. Günler böyle geçiyor. Yeni şarkılar şarkıcılar çıkıyor piyasaya...Sonra 90'lar tüm hışmıyla Göksel'i bir kenara fırlatıyor. Türk müziğinin altın çağı derler 90'lar için... Bence çok doğru. Şarkıların müzikalitesinden ziyade bir tadı olduğu için... 2000'leri daha aklı başında yaşadım. 10 yılı da devirdik hatta ve geriye dönüp baktığımda müzik bazında elimde pek birşey yok işin aslı. Gerçi bu başka bir yazının konusu...
Yıl 2001 olduğunda dört yıl aradan sonra siyah saçlı bir kız mıyıl mıyıl "depresyondayım" diyor ekranda. Hoppala e bu Göksel! Nasıl yani? O benim hayran olduğum kızıl saçlı kendini dağlara vuran kadın değil mi bu ya? O yahu! Yok artık bu nasıl korkunç bir şarkı! diyerek işte o günün yaşattığı hayal kırıklığı ile kendimi Göksel ve müziğine kapatıyorum. Ardından yaptığı tüm şarkılara, tüm albümlere öyle ön yargılıyım ki denk geldiğim zaman bile nasılsa kötü diyerek es geçiyorum.
Yıl oluyor 2009... İzmir sıcaktan kavruluyor. Temmuz yada ağustos pek emin değilim. Ben sınava hazırlanıyorum, İstanbul'a geleceğim ya inat ettim bir kere. Bu sıralar çok değer verdiğim bir arkadaşım var. Çok da cici bir kız hala da bambaşka bir kızdır. Sık sık yürüyüşler yapıp sohbet ediyoruz birlikte. O günlerden birinde "kurşuni renklerin" hikayesi bir yerden çalınıyor kulağıma. Sezen Aksu'nun yasaklı şarkılarından biri... Rahmetli Onno Tunç'un ardından yıllarca söyleyemediği bir şarkı. Şarkıyı araştırırken Göksel'in 97 çıkışlı o albümünde bu şarkının da yer aldığını öğreniyorum. Ulaşıp dinliyorum ve hayran kalıyorum. Sezen Aksu şarkılarındaki sihirden midir, Sezen Aksu'nun alamet-i farikası mıdır bilinmez, onun şarkılarını onun kadar iyi yorumlayan bir başka vokal daha yoktu ta ki Gökseli dinleyene kadar. Bu şarkının o dönem yaşadığım olaylarında etkisiyle yeri bende kocaman oldu.
2010 yılına geldiğimizde yapımcı Cansu Akbel ile çalışma şansına nail oldum. Kendisi koca yürekli, başka bir kadın. Bir sohbet esnasında öğrendim ki benim yıllar önce ekrana çakılarak izlediğim "uzun uzun yollar" klibinin yönetmenliğini kendisi yapmış. Tesadüfün böylesi...
Hayat zincir zincir doladığı örgüsüyle beni 2011'in temmuzuna kadar sürükledi. Arayıp tararken Gökselin ilk albümü "Yollar"ı bir deneyeyim dedim. İlk şarkı zaten favorim olan şarkı. Ardından sıra sıra tüm şarkıları dinledim. Albüm baştan aşağı şaheser hatta dönemin masterpiece'i bile sayılabilir. Yavuz Çetin, Erkan Oğur, Erdem Sökmen gibi müthiş isimlerle çalışılmış. Benim için öne çıkan parçaları listelemek gerekirse;

* Uzun Uzun Yollar : Albümün Favorisi
* Kurşuni Renkler : Yeri ayrı, Sezen Aksu'nun şarksını, Aksu'dan daha iyi yorumluyor
** Dön : Gökselin vocal range'inin sınırlarını ortaya çıkarıyor
* Olur ya : Tarzının dışında bir yorumu var, güzel tınlıyor
* Benim Şarkım : Yavuz Çetin faktörü
* Sabır : Zamanın ötesinde, yenilikçi
* Sensiz Kalınca : Albümün başarılı duygusal parçalarından biri
* Unut Dediler : Bir diğeri
* Yakışıklı : Vasatın biraz üzeri
* Evire Çevire : Vasat

Böylece kayıp şarkılar listeme öncelikle **Dön'ü, sonra diğerlerini ekliyorum.

Yıllarca Göksele bu kadar kapanmış olmam şimdi o kadar anlamsız ki! Ama müziğin perileri bir şekilde doğru melodiye akıtıyor seni. Sana başka kapılar aralıyor. Göksel vokal performansı olarak niyeyse bana "sade" andırıyor. Onun kadar pudra şekerli bir tını ve ses aralığı da oldukaç geniş. Ama bence Göksel'in farkı herşey bir yana şarkılara kattığı duyguda. O cici kız bir anda kadın oluyor, çocuk oluyor, aşık oluyor seksi oluyor ve bir şekilde yüreklere sızmayı beceriyor. Bu albümde bundan sonraki tarzını oldukça etkilediğini düşündüm sentez yöntemi. Doğu ve batıyı öyle farklı harmanlıyor ki aynı şarkı içinde hem arabesk dinler gibi oluyorsunuz hem de rock. Kullandığı türk enstrümanlarının bunda çok büyük etkisi var. Kullandığı ezgi dizileri ve armoniler öylesine özgün ki Göksel, günümüzün Erkin Koray'ı gibi. Son iki albümü bugüne kadar yapılmış en iyi nostalji derlemeleri zaten bu konuyu tartışmaya bile açmam! Bu yüzden tavsiyemdir ki lütfen bu albümü dinleyip, arşivinize katın. Göksel'in gelişimini görebilmek ve müzikalitesine vakif olabilmek için vazgeçilmez bir albüm tavsiye ediyorum efenim. İyi deneyimler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder