16 Şubat 2010 Salı

Gitmeye Dair


Yine bir yolculuk... Bir yolculuktan ziyade bir milat bu. İki şehir arasında mekik dokumalarımında finali... Hiç görmediğim bir dünyaya açılan harikalar diyarının kapısına yürür gibi... Bir şehirden uzaklaşırken diğer şehre yaklaşmak ne kadar da ironik! Ve yıllarını son bir kaç saate ve dört duvarın arasına kilitlemek...! Odaların hafızasını gözardı ederek, sanki senin yaşadığın herşeyden habersizlermiş gibi haksızlık yapmak onlara ne kadar acı! Çünkü onlarca ten değdi onlara ! Odalar unutmuyor, unutmayacak! Benden öncekileri de hatırlıyordu odalar, muhtemelen benden sonrakileri de hatırlayacaklar! Odalar alabildiğine sarı! Sapsarı odalar! Sarı hasedini kendine saklayan bir renktir! Sarı ketumdur! Sarı anlatmaz belki ama unutmaz da! Sarı odaları terkediyorum, boylu boyunca sarıyım! Sapsarıyım bende! Belki de onun en kötü tonuyum! Çünkü bana nerden geldiğini ve nereye gideceğini unutma diyorlar! Unutamıyorum be odalar! Mümkün değil unutamıyorum mesafelerimin amacını! Bundandır sarıya kesişi benzimin!
Zaman daralıyor diyorum hep! Daralıyor tabii ki! Kime göresini sorgulamayın boşuna odalar! Siz isteseniz de bırakıp gidemezsiniz ama ben çocukluğumu bırakıyorum kucağınızda! Benden giderken sizden artıyor! Zormuş... Koli kokusunu unutmam artık! Bulaştı çünkü tüm yaşanmışlıklarıma! Ben giderken toplanmıştı eşyalar üst üste ve odalar salacak gibi değildi onları! Tıpkı şehvetle bağlanmış iki beden gibi kenetli! Hiç ayrılacak gibi durmuyorlardı ben kapıyı çekip çıkarken! Konuşamadım hepinizle teker teker çekip gideken! Korktum diyeceklerinizden belki de!
Ahh canına yandığım odalar! Küçüklü büyüklü odalar! Yalnızlığımın ve kalabalıklığımın eş zamanlı dilsiz şahitleri! Bakmadınız gözümün yaşına! İzmiri bile size bıraktım ben sefasını sürün diye, kadın kokusu kusuyorsunuzdur şimdi beni bir daha görmeyecek olmanın sevinciyle! Haksızda değilsiniz! Biliyorum ki çok şeye tanıksınız! Canım acıyor ama... Çok acıyor hemde... Yüzüm gülse de içime döküyor acısı kelimelerimin nutku tutulurken! Ahh odalar! Hain kara-sarı odalar!
Benim isteğimdi bırakıp gelmek! Kimse sorumlu değildi aslında! Şartlar öyle değişti ki aniden, evi kapatmak zorunda kaldık! Benim ihtiraslarımın kurbanıydı odalar! Çıkmadan önce son bir kare donsun istedim beynimde! Çıkıp baktım balkondan karşı apartmanlara! Işıl ışıl yanıyordu evler, bu evlerin hepsinde başka başka yaşamlar vardı kuşkusuz! Hepsi farklı çizgilerin izinde yürüyordu! Bu çizgiler döne döne birbirinin içinden geçiyor, bazen kesişiyor, bazen sonsuza dek birbirinden uzaklaşıyordu. Bir anda aydınlandım! Farketmiştim henüz hiçbirşeyin bitmediğini belki de yeni başladığını! Tarihin yazılamadığı bir zaman diliminde çizilmişti bu eğriler! Ve akıl almaz bir gücün kudretiydi gelecek! Neyin geleceğide bilinemezdi tıpkı neyin gideceği gibi! Bu yüzden tasalanmak dertlenmek nafileydi! Anladım ki gitmek benim sadece kişiliğimin yapıtaşı değildi! Kaderimin esas katığıydı!
Gitmek! Kaçmak değil sakın kaçmak deme! Bu gitmek çünkü! Posasını çıkardığım bu sokalardan koparak, posamı çıkaracak sokaklara yüksek bir bilinçle gidiyorum ben! Kaçmıyorum! Bitmiş demek ki görevim! Kapanmış defterlerim! Kesilmiş hesaplarım! Gitmem gerekiyor! Ben sabit kalsam da giderim zaten! Ben gidenlerdenim! Ruhum sürterken aşifte gibi bilmediği odalarda bu kez bedenimi de sürüklüyor meraka olan merakımla! Duydunuz işte gidiyorum odalar! Yeni odalara gdiyorum ben!
Yalnız siz değil beni üzen, arkamda bıraktığım sevdiklerim! Beni sevenler umrumda değil de sevdiklerim...! Onları bırakmak fena! Yoksa sizin gibi hain 4 duvarın derdinde değilim!
Zaman geçti yine! Ve ben daha da yaklaştım uzaklaşırken sevdiğimden, ateşli metresime! Pencereden dışarısı karanlık! Ne sarısı kalmış odaların, ne pembesi kalmış yağmurların! Duygusu silinmiş kalbimizden, damlası donmuşken gözyaşımın! Dilimde o şarkı yine “birgün gidersen, aldatırsan diye korkuyor kalbim” ! Elveda sahibim elveda! Mülteciyim artık! Misafir gibi gelir giderim artık sana şehir! Göremem artık sizi odalar! Egomu parlatamazsın deniz! Ve kirli elllerine, dudaklarına dokunmam artık! Ben temize çektim seni! Diri kalçalarına değmeyecek ellerim! Çünkü gittim, gidiyorum ilelebet gideceğim artık! Koli kokusunun hüznü sindi bir kere bu parmaklara... Unutmayın beni odalar! Unutmayın sakın...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder