27 Şubat 2015 Cuma

Kayıp Şarkılar Vol.3 : Develerle Yaşayan Kız


Önce bir ses yankılandı en nağmelisinden "Deveğlerleğğ yağaşıyoğruğum"


Evet bingo! Doğru tahmin ettiniz bu bir "Gaye Su Akyol" yazısı olacak. Ancak aynı zamanda da bir günah çıkarma, güzide ülkemizdeki linç merakını hafiften irdeleme, bok attıkça ayrıksılaşmaya çalışmak hatta ayrıksılaşmaya dair (ne yazık ki), cesareti takdir etmekten yoksun bizlere bir gönderme niteliği taşıyacak bu yazı.

Yıllar önce alternatif arayışlar içinde olduğum bir dönemde, İzmir'den bir arkadaşım "Jehan Barbur diye bir kadın var tam senlik, bir dinlesene demişti." Jehan'ın sesini duyar duymaz vurulduğumu hatırlıyorum. Daha sonra şarkılarının derinliğine indikçe onda güzel sesten daha fazlası olduğu hemen fark edildi. Jehan'ın albümleri birbirini kovaladı. Her albümü bir öncekini aşamadı belki ama hep bir standartı tutturdu. Bir kitleye sahip oldu, hala da severek dinliyoruz. 

Medya sektörüyle harmanlanmaya başladıkça Jehan'a dair ilginç bir anekdot da öğrendim. Jehan bir zamanlar, o zamanlar çalıştığım bir yapım şirketinin yürütücü yapımcısının eski asistanıymış. Jehan'ın aklında şarkıcı olmak falan yok tabii o zamanlar... Bir gün içki masasında Jehan "La vie en rose" söylemeye başlıyor. Tabii kimse o küçücük kadından böyle muazzam bir sesin çıkmasına inanamıyor. Ve yürütücü yapımcımız diyor ki "Jehan bu sektörü bırak, sen şarkıcı olmalısın". Jehan Barbur'un da müzik kariyeri böylece başlıyor. Bu elbette benim kulağıma çalınan. Doğruluğu nedir bilemiyorum.

Her neyse... 

Yasemin Mori'yi de tanımam aynı döneme denk geldi. O da özgün bir sound peşindeydi. Fena şarkıları da yoktu. Jehan kadar içime işlemese de onu da yaratıcı buldum.

Bir kaç sene önce de hayatımıza Ceyl'an Ertem girdi. Müzisyen bir arkadaşım bu kadını ilk dinlettiğinde yakınımdaki en yakın boşluğa kusmak istedim. Sesinde yaptığı o garip oynamalar, gereksiz çıkışlar, sahnedeki overacted halleri... Ertem'in abartılı yorumu bana fazla geldi. Tam bir şarkısnı dahi dinleyemiyorum, kulaklarımı tırmalıyor. Herkes bir yandan da Ertem'in "Sezen Aksu Tribute'ünden bahsediyordu. Onu da dinledik. Tanrım, o şarkılar adeta can çekişiyordu. Bu vokal tarzını sevmem mümkün değildi. Hala da sevmiyorum. Aynı şeyi keçi sesi çıkararak şarkı söyleyen Mabel Matiz için de hissediyorum. Ancak tüm bu fikirler, hisler tamamen öznel. Yani sanatın olması gerektiği gibi... Ceyl'an Ertem'e tahammül edemiyor olmam, onu özgün bulmadığım anlamına gelmiyor. Ertem sadece bana hitap etmiyor. Ama alabildiğine özel bir ses, özel bir yetenek. Bu su götürmez bir gerçek! 
İşte geldik zurnanın zırt dediği noktaya!

Elbette sahne sırası Gaye Su Akyol'da!

Gaye Su Akyol'u da sağdan soldan duymuş, hakkında bir kaç küçük yazı okumuştum. Kadıköy'deki mekanlarda da bir kaç şarkısına dinlemiş ama kulak kabartmamıştım. İş yoğunluğumdan dolayı derinlemesine inceleme şansım olmamıştı bu kadını.

Bundan bir kaç ay önce bir akşam kuzenim aradı. "Şirince'den bir kasa meyve şarabı geldi. Haydi atla gel. Hem de iki lafın belini kırarız" dedi. Atladım gittim. Bir yandan şarapları tadıyoruz, bir yandan da alttan bir şeyler tıngırdıyor. Şarkıda ki ses "Abbas yolcudur anam, endamı bize sökmüyör" diye bir şeyler mırıldanıyor. Hemen beynimde şimşekler çaktı. Kuzenime döndüm "Bu kim ya?" dedim. 

İşte Gaye Su Akyol'la tanışmamız böyle oldu. Tüm gece albümünü defalarca kez döndürdük. Sonra ben de albümü yanımda taşımaya başladım. Sürekli kulağımda Gaye'nin şarkıları dönüyor, duyduklarımın gerçek olduğuna bir türlü inanamıyordum. Bu süreç bir üç hafta kadar sürdü. Ben vapurda, otobüste, dolmuşta, yürürken mütemadiyen aynı albümü dinleyip durdum.

*************************

Develerle Yaşıyorum'a dair Stage Animal'dan bir kaç yorum

Develerle Yaşıyorum 10 şarkıdan oluşan bir albüm. Şarkıların biri radio edit. Parçaların alt yapısında yoğun olarak alacağınız psychedelic, space rock tatları var. Ancak şarkılar katmanlı bir yapıya sahip. Derin bir denize dalmak gibi.. Şöyle ki hangi kafayla dinlerseniz, o tadı alıyorsunuz. Şarkılar kulağınızda alelade tınlıyorsa Gaye'nin bol musiki ve arabesk soslu yorumu ilk fark ettiğiniz şey oluyor. Biraz daha dikkatli dinlerseniz ritimlerin psychedelic tadını fark ediyorsunuz. Biraz daha derine inerseniz de ilginç sözler sizi her seferinde şaşırtıyor. Bunun bir ilk albüm oluğunu unutmamak gerek elbette. Ben 9'da 8 okeyi basıyorum albüme. O "Pink Floyd'un dediği gibi" şarkısı olmamış ne yazık ki!

*************************** 

Sonra yine dayanamadım tabi. Açtım interneti. "Millet ne demiş arkadaş bu kadın için?" diye başladım okumaya. Ekşi Sözlük'te Gaye için sayfalarca entry girilmiş. Yolum da uzundu hepsini okudum. Ekşi Sözlük'ün kendi içinde garip bir yapısı var. Bok atmak olsun diye, bok atan onlarca insan var bu platformda. İçi dolu yorumlar da yapılmıştı elbette. Seveni de vardı, sevmeyeni de... Ekşi size net bir fikir sunmasa da genel bir skala çıkrıyor önünüze. Ancak esas beni şaşırtan insanların en çok prim vermesi gereken şey olan cesareti hiç takdir etmemesiydi. 

Gaye Su Akyol bir müzisyen. Şüphesiz özgün bir kadın. Bugüne kadar Türkçe sözlü müzikte hiç dinlemediğimiz hayli cesur bir işle ortaya çıkmış. Buna benzer bir örnek daha yok bu coğrafyada. Neden bu linç deliliği? Beğen ya da beğenme. Ben de Ceyl'an Ertem'i hiç sevmiyorum ama bu onu cesaretinden dolayı takdir etmediğim anlamına gelmiyor. Gaye'yi öznel sebepler haricinde boklayanların verdikleri örnekler mesnetsiz. Dünya müziğinden onlarca örnek veriyorlar, bu tarzın kopya olduğunu göstermek için. Biraz müzikten anlayan herkes dünyadan bu sounda çokça örnek verebilir zaten. Ama hangi soundun üzerinde böyle alaturka bir vokal var? Hadi diyelim ki var, buna da örnek bulundu, hangisinin sözleri Türkçe? Bu aymazlığın bir gün sonu gelecek mi merak ediyorum. Bu coğrafya üzerinde yaşayan insanlar olarak yıllardır aynı dili konuşuyoruz. Sokakta kulağımıza yıllardır arabesk çalınıyor. Bu kültürü ister kabul edin ister etmeyin damarlarımızda dolaşıyor. Tabiri caizse kan çekiyor! Buna rağmen bu kökten reddedişe kafam basmıyor. "Herkes musiki sevmeli, gizlice evinizde arabesk dinleyip dışarıda çaktırmıyorsunuz" demiyorum. Sadece o çok açık olduğunu iddia ettiğiniz "enternasyonel" vizyonunuzu biraz daha genişletmenizi rica ediyorum. Bu çok zor değil emin olun!

Velhasıl kelam belki bu linç kültüründen hepimiz bir gün kurtulacağız. Belki cesareti takdir etmeyi öğreneceğiz. Ama bu sırada kimbilir kaç kırılgan genç yetenek sosyal medya canavarlarına kurban gidecek? Kaçı küsüp "ben bu işi yapamıyorum" diyecek. Tek dileğim bu yeteneklerin yaptıkları müzik kadar, cesur olmaları! Doğru bildiklerinden şaşmamaları! 

Ceyl'an bu lafım sana da gelsin şekerim! Sen beni ve benim gibi sana tahammül edemeyenleri siktir et! Sen çok özel bir kadınsın. Çok da özel işlere imza atmaya devam edeceksin!

Saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder