24 Mayıs 2010 Pazartesi

The Hamit


Herşey bundan 3 gün önce başladı... Şans eseri izlediğim Inter maçında oyundan çıkarılan Hamit Altıntop beni derinden sarstı. Öylesine üzüldüm ki günlerdir rüyalarımda ve uyanık olduğum her dakika -Hamiiiğğğttt!! Hamiğğğtt!! diye söyleniyorum. Yazık ettiler Hamit'e! Oysa ki ben henüz ofsaytı faulden ayırt edemezken, Hamit'e bir haksızlık yapıldığını sezmiştim. O kadar adam iki direğin arasından bir topu geçirmek için deli gibi koşuyor, düşüyor, kalkıyorlardı. Hamit çok efor sarfediyordu. Sonradan teknik direktör olduğunu öğrendiğim kendini beğenmiş adam artist tripleriyle kafasını sağa sola attırıyordu. O adam kenef bir adamdı, kafayı Hamitime takmıştı. Beni bu elem ve keder dolu günlere mahkum eden, maçı izlememe vesile olan hain zat (adını açıklamak istemiyorum), koltukta kurulmuş Hamit'in Inter gibi bir takımda oynamasının nasıl bir gurur kaynağı olduğunu anlatıyor, Hamit ile ilgili ayrıntılar veriyordu. Aslında o da kenef bir insandı. Hamitin kıvrak bilekleri ve kramponlarında gözü kalmıştı kanımca. Ağır geçen dakikalar zaten yeteri kadar sıkıcı olan 90 dakikalık periyodu daha da dayanılmaz kılıyordu. Teknik herif manken edasıyla sahanın etrafında poz kesiyordu. Donuk ve tepkisiz bir adamdı o! Çok havalı olması sinirimi bozmaya yetmişti. Yan koltukta ki zat ise futbolcuların ceplerine giren paradan nemalanamayacağına bir türlü ikna olmuyordu. Futbolun en az magazin kadar tehlikeli ve uyuşturucu olduğunu kabul etmiyordu. Onu da artık kendi doğal ortamına bırakarak, yalnızlığın bizi birbirimize mecbur etmesi dolayısıyla çekirdek çitleyerek bende kendi dünyama çekildim. Derken derken sen bu teknik direktör müsveddesi ne yapmasın ? Hamitimi oyundan almasın mı ? Ben ağlaa ağla, savur vur kendini yerden yere ağzım gözüm kan, sümüklerim ak kana karış ağla derken...(yazdığıma yabancılaştım :))))) azıcık güleyim durun çok abarttım:))
Velhasıl kelam, Hamit oyundan alındı. Benim gecem zehir oldu! Acılar içinde kıvranarak geçirdiğim bu üç günün sonunda bebelikten arkadaşım Yağmur İstanbul il sınırları içerisine girdi. Hezarfen edasıyla boğazda süzüldükten sonra kurban olduğum, bana ulaştı. Yorgun tabi garibim. Yolculuk feci geçmiş. Önünde ki kadınla tartıştıktan sonra, sabah sabah servistekilerle de tartışmış. Bir köylü kız edasıyla yol sorduğu şoföre şu şekil çemkirmiş - Ne olur yani yardım etseniz bu benim ilk gelişim İstanbul'a bizim memeleketimizde(İZMİR) böyle şeyler olmaz! Çok ayıp sizin yaptığınız! Standart bir İzmirli olarak İstanbul insanının "göreli" odunluğuna alışık olmayan Yağmur nihayetinde bana ulaştı. Eve geldi sohbet muhabbet hasret giderme faslından sonra, aldığı doğum günü hediyesini bana takdim etti. Paketi en şımarık çocuk halimle yırta parçalaya açtım! İçinden şahane oyuncak bir robot çıkmıştı. Pili yoktu belki ama, Yağmur'un anlattığına göre memişlerinden ışıkları yanıyor, yürüyor ve -Dışınn dışınn yapıyordu. Robotuma geçen gece haksızlığa uğrayan hamitimin adını koydum. Onu özel bir görev için eğitmeye ve o teknik direktörü vurdurmaya niyetliyim. Hamit'in intikamını alacağım! Revenge Of the Hamit!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder