31 Mayıs 2010 Pazartesi

Şu Sıralar Ölürsem Çok Üzülürüm

Sevgili Web Günlük,
Bir yazımda günlük tadında olsun diyerek oturdum bu sefer şu mel'un aletin başına... Çalışma süremin uzaması dolayısı ile internetten uzak kalmış olmam beni içten içe memnun ettiysede biteviye akıp giden bir hayata sahip olmama neden oldu. Fekat mutsuz muyum ? Aksine gayet memnunum! Kitle iletişim araçlarının, futbolun, magazinin uyuşturucu etkisinden silkinmeye çalışırken, iş hayatı tarafından tuzağa düşürüldüm. En başta ayak dirediysemde bu sebepsiz hırsa en sonunda kendimi sattığım ürünün parasının kimin cebine gittiği umrumda olmaksızın paralanırken buldum. İşin sakat tarafı ise hala bu durumdan rahatsız olmamam. Herşeye rağmen kendi ayaklarının üzerinde durabilmek güzel!
Bugün gözümü açıp saate baktığımda saatim 08:24'ü göstermekteydi. Nereden baksan ayaklanmam için net bir 15 dakika mevcuttu dolayısı ile yatakta gerinebilmek söz konusuydu. Alarmın çalması ile birlikte hazırlanarak evden çıktım. Karşı pastaneden( adres verirke sıkça yaralandığım manolya pastanesi olur kendisi, mimoza değil sırf bu yüzden adını vermek istemediğim pembe saçlı bir arkadaş kaybolmuştu:)yeni keşfim olan dereotlu poğaçaları alarak bakına bakına işin yolunu tuttum. Brifingin ardından departmanlarına ayrılan biz satış elemanları rutin işlerimizi gerçekleştirdik.
Saat 10:00
Saçları yukarıdan toplu, keten elbiseli emekli öğretmen tipli bir kadın bana hızlı adımlarla yaklaştı. Kendisi bir ay kadar önce aldığı mp3 çalardan "buğulu sesler" geldiğini iddia etmekteydi. Gözlerim boyoz gibi olarak kadını anlamaya çalıştıysamda,iletişim kopukluğumuz yaklaşık bir saat kadar aralıklarla kopmaya devam etti. Kadın inatla kızıyla konuşmamı istiyor, ama kızı bir türlü girdiği dershane sınavından çıkmıyordu. Bir gaflet anında kadın cep telefonu numaramı almaya çalıştıysa da kıvrak manevralarımla günün ilk kıl müşterisini savuşturmayı başardım.
Saat 17:30
Tescilli bir manyak mıknatısı olarak ben, ikinci bir vakayla daha burun buruna gelmek üzereydim. Uzaktan emin fakat yavaş adımlarla yaklaşan yazlıkçı tip yaşlı amca uzun süre ses kayıt cihazları ile ilgili bilgi aldıktan sonra sadece teşhirde olan iki çeşit dürbünü incelemek istedi. Kendisi ayağında sandaletleri ve kot şortuyla standart emekli Türkün başarılı bir profilini çizmekteydi. Fakat kırılma noktası adamın dürbünle mağazanın ortasında göbeğini dışarı fırlatmış ve anırarak şunları tekrarlaması oldu" Baak baak taa neredekini burnumun dibine getirdi. Artık hanımla komşuları izleyebileceğiz." Reyonlardan yükselen ufak çaplı kahkahalarla beraber adamın elime dürbünü tutuşturup olay yerinden uzaklaşması bir oldu. Dikizci yazlıkçı amca kendiliğinden pes edip çekilmişti.
Saat 20:06
Uzun süredir(1 gün) konuşmadığım arkadaşım Yağmur insanını aradım . Kendisi son zamanların en bomba haberini verdi bana. İstanbul'a yerleşmeyi planlıyormuş. Bu duruma acaip sevindim. Kendi kendime dedim ki ulan bu da olursadaha hayattan ne isterim ki ne isterim? Keyfim iyiden iyiye cilalandı. Ardından teyzeme geldim.
Saat 23:21
Teyzemde yediğim şahane menüden sonra, son bir aydır izlediğim en iyi Ezel bölümünü izledim. Roka(teyzemin golden hayvanı) 10 günde aldığı 2 kilo ile birlikte bir köpekten ziyade ayıcığa benzemişti. Obezite eğer hayvanlarda görülebiliyorsa Roka ilk vaka olmaya adaydı:) Onun koca göbeğini sevip yerlerde yuvarlandıktan sonra evime geldim.
Sonsöz
Dediğim şudur ki şu sıralar ölürsem çok üzülürüm. Biliyorum, cümle olarak mantıksız ama cidden üzülürüm. Daha yapacak çok şey var ve kader bana ölümü yakın bir tarihe yazmış ve silgisi yanındaysa rica minnet kendisinden tarihi ertelemesini talep ediyorum. Zira keyfim pek yerinde :)

2 yorum:

  1. beğendimmmm :)

    YanıtlaSil
  2. Final sınavıma çalısırken ara verme gereksinimi hissettim ve sans eseri bu yazıyı okurken buldum kendımı.güzel bir yazı..insanda hayatı sevme bilinci uyandırıyor

    YanıtlaSil