23 Haziran 2010 Çarşamba

Hipnozcu Diyor ki;


Hipnozcu kelimelerinin gücünü farkedeli çok olmuştu. Onları birer mantra olarak kullanılır, önerir, birilerinini bulur ve kabul ettirirdi. Hipnozcunun stili buydu! Kimi gözleriyle çarpardı kimi sözleriyle. Hipnozcu yetenekliydi yetenekli olmasına ama yolun çok başındaydı ve öğreneceği çok şey vardı! Aceleci ve bir o kadar da gitmeye programlanmıştı! İşini bitirir bitirmez o şehirden ayrılırdı! Şovları çok ses getirirdi! Girdiği şehirlerde kazındığı dimağlar kadar kalplerde çoktu! Aslında kendide bilirdi, onda birşeyler olduğunu farklı birşeylerin...
O gece çok yağmur yağıyordu... Yazın ortasıydı halbuki! Hipnozcu bunun bir işaret olduğunu bilirdi... Zamansız yağmurları daha çok severdi aslında. Çünkü su temizlerdi. Herşeyi temizler, arındırır ve kullanıma hazır hale getirirdi. Zamansızdı bu yağmur çok zamansız... O gece yolunda gitmeyen birşeyler vardı! Başka türlü gökyüzü neden güneşi boğup ardından ağlasındı neden?
Hipnozcu sarkacını sedef kakmalı kutusundan çıkardı. Onu ışığa tutup, gözlerini kısarak şöyle bir baktı. Ardından sallamaya başladı sarkacını... Bir sağa bir sola, bir sağa bir sola... Hipnozcu sarkacı izliyor, sarkaç sallanmaya devam ediyordu sağa ve sola. Hipnozcu o gece son gösterisine çıkacaktı. Hatta son yarım saatin içerisine girmişti... Ama sarkacından gözlerini alamıyordu... Işığı arkasına alan sarkaç, gölgesini hipnozcunun suratında ateşli bir dilberin elleri gibi gezdiriyordu. Hipnozcu uyuşmaya başlamıştı... Eleri parmak uçlarından başlayarak salınmış, omuzlarına kadar yükselmişti ağırlık... Zihni uyanıklık rüyasının dehlizlerinde kaybolacaktı birazdan... Hipnoz çelik tabanlı ayakkabıların ezdiği papatyalar gibi eziyordu üst bilinci... Hipnoz geliyordu! Sarkaç sallanıyor, hipnoz adım adım yaklaşıyor, hipnozcu kendi ruhunda kayboluyordu... Sağa ve sola... Sağa ve sola...
Hipnozcu aniden çalınan kapıyla irkildi, sarkaç elinden kayıp gitti... Hipnoza ramak kala hipnozcu uyanmayı becerdi!
-Gir! dedi Hipnozcu.
Biraz bekledikten sonra yineledi daha yüksek bir sesle.
-GİİRR!!!
İçeri giren yoktu. Hipnozcu yerden sarkacını alıp kutusuna koydu. Ardından kapıya yöneldi. Kapının altından sarı bir zarf atılmıştı. Zarfı açıp baktı. Mavi mürekkeple saman kağıdına şunlar yazılıydı. "Durmaz daha yağmur... Bir kere çektim seni kendi içine... Sen salmazsan kendini... Kilitli kalırsın özünün dışında!" Gözleri büyüyen hipnozcuya bir anda ter bastı. Kıvrak bir hamleyle hipnozcu kapıyı araladı. Kapının önünde hipnozcunun sarkacı vardı. Gözlerine inanamayarak dönüp masanın üstüne kutusuyla koyduğu sarkacına baktı. Kutunun kapağı açık ve içi boştu! Sarkaç ayaklarının dibinde kıvrımlı uzanmıştı! Yaşadıklarına inanamadı hipnozcu! Kendini masanın yanındaki koltuğa attı! Göğüs kafesi inip inip kalkıyordu. Önce masadaki kapağı açık kutuya, ardından aralık kapıdan parıldayan sarkaca bakıyordu. Gözlerini kapattı ve kafasını geriye attı. Elleriyle başını tutmuştu. Bunun nasıl olabileceğini düşünüyordu... Gömleğinde ter izleri renk attırmıştı... Olan bitene akıl sır erdiremiyordu... Hipnozcu kendi tuzağına düşmüş olabilir miydi? Kendi kendini hipnoz etmiş olabilir miydi ? Ya şu an hala hipnozun etkisindeyse? Bunu nasıl bilebilirdi?
Tüm bu düşünceler beynini kemirirken yerden alınan sarkacının şıkırtısına uyandı... Kapıya baktı! Kapıda siyah kısa elbiseli ve saçları ensesinden toplu bir kız duruyordu! Kızın bacakları oldukça uzun ve düzgündü! Gözleri ise soğuk hatta dondurucuydu. Kız siyah topuklu ayakkabılarının üzerinde oldukça emin duruyordu! Elinde sarkacı sallayarak hipnozcuya doğru ilerledi! Hipnozcu koltuğa mıhlanmıştı sanki! Kız hiç konuşmadan koltuğun arkasına geçti... Hipnozcunun nutku tutulmuştu! Konuşmak şöyle dursun, kafasını çevirip arkasındaki kıza bakamıyordu bile... Kız ellerini hipnozcunun omuzlarına koydu... Hipnozcu kaskatı kesilmişti. Oturduğu yerden kızın düzgün ellerini görebiliyordu sadece. Kız hipnozcunun sağ kulağına eğildi... Nefesi ıslaktı ve oldukça sıcak...
-Gözlerim senin değil hipnozcu! Ben onlarla var oluyorum! Onları sana veremem! Beni hafife alıyorsun! Farkındayım! Ama şunu bil ki bu oyundaki tek hipnozcu sen değilsin!
dedi ve sarkacı arkadan tam hipnozcunun gözlerinin hizzasına doğru uzattı! Hipnozcu beden-beyin sekronunu kaybetmişti, tepkileri silinmişti. Kızın gözlerinin büyüsündeydi! Kız sarkacı sallamaya başladı sağa ve sola, sağa ve sola.... Sıcak nefesi hipnozcunun ensesindeydi şimdi... Fakat kız garip birşey yaptı! Sarkacı bir anda duvara fırlattı! Sarkaç tuz-buz oldu! O ses... Sarkacın kırılma sesi önce odanın duvarlarında ardından hipnozcunun zihninde sanki defalarca kez yankılandı! Kız Hipnozcuyu omuzlarından tutup, dönen koltukta çevirerek gözlerini gözlerine dikti!
- Onları istiyor musun ? Haydi al o zaman! Alsana ne duruyorsun! Sen herşeyi bilen, bildiğini sanan zır cahil dahi! Hadi al gözlerimi!
Hipnozcunun gözbebekleri büyümüştü... Ne diyeceğini bilmiyordu!

...

ŞŞŞŞAAKKKKKK!!!!

...

Hipnozcu parmağını şıklattı! Tüm ışıklar yandı! Salonda şaşkınlıktan alkışlamakta geciken izleyiciler, önce birer birer ardından hepberaber ayakta alkışlamaya başladılar! Sahne tahtaları sarsılıyordu tezahürattan! Islıklar, alkışlar, çığlıklar... Sahnede birbaşına kalmıştı kız! Ne olup bittiğini anlamamıştı bile! Kan-ter içindeydi! Giyinikken bile çıplak bir haldeydi! Sarsılmıştı! Hipnozcu selam veriyordu sahnenin her bir köşesinde. Kıza yaklaştı kulağına eğilip fısıldadı! Sesi keskin ve tereddütsüzdü
-Yağmur dindi. Artık gidebilirsin. Umarım hayatta hep ikinci şanslar elde edebilesin!
Kız şaşkınlıkla sahneden indi. Perdeler kapandı ve şov bitti!
Hipnozcu odasında eşyalarını topluyordu. Gitmesi gerekiyordu! Dediğim gibi çünkü o gitmeye hemde biran önce kaçıp gitmeye programlanmıştı! Pardesüsünü giydi, deri eldivenlerini ve fötr şapkasını taktı! Çantasını eline aldı! Araba dışarıda bekliyordu! Kapıdan çıkmadan sonkez birşey unutup unutmadığına baktı! Kapıyı açtı! Kız kapıda duruyordu! Terden saçları yapışmış makyajı akmıştı!
-Gitme! Dedi.
Hipnozcu eğilip kızın dudaklarına ateşli ama kısa bir öpücük miras bıraktıktan sonra,
-Gidiyorum... Çünkü bu oyundaki tek hipnozcu benim! Dedi.
Kızın avucuna sarkacı tutuşturdu ve arabaya bindi. Araba gazladı! Kız ardından koştu kapıya kadar! Tam binadan dışarı çıkmıştı ki! Yağmur başladı.... Yazın ortasında deli gibi bir yağmur! Bu zamansız yağmurlar birşeyin işaretiydi! Ama neyin ?

"Hipnozcu bitiriyordu şovunu! Parmağını şıklattığı an herşey için çok geç olacaktı... Biliyordu!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder